İZMİT MİLLETVEKİKİLİ SIRRI BEY’İN  TÜRK SİYASETİNE ARMAĞANI ALPASLAN TÜRKEŞ  ve ÜLKÜCÜ GENÇLİĞİN İMTİHANI

11 Nisan 2025 16:23
Alpaslan TÜRKEŞ, Kıbrıslı İzmit Milletvekili Sırrı BELLİOĞLU’nun Türk siyasetine yadigarı.İzmit, Adapazarı ile birlikte iken daha İzmit idi. 1954 yılında Adapazarı Sakarya olarak İzmit’ten ayrıldıktan sonra Kocaeli adını aldı.

Amasya mutasarrıfı iken İngiliz Komutanının isteklerini yerine getirmeyen Sırrı Bey, İstanbul hükümeti tarafından görevden alınması üzerine İzmit’e gelerek Kuva-yı Milliye’ye katılır.  Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda İzmit milletvekili olarak görev yaparklen İstanbul’un işgali üzerine Ankara’ya geçerek TBMM’nde İzmit’i temsile devam eder. Meclis’de muhalif vekil olarak tanınan Hüseyin Sırrı BELLİOĞLU 1931’de tekrar milletvekili seçilir. 1933 yılında Kıbrıs’tan ailesi ile birlikte gelen hemşehrisi Alpaslan TÜRKEŞ’i Kuleli Askeri Lisesi’ne kayd ettirir.

Sırrı Bey’in  daha önce İzmit mutasarrıflığı yapan Sırrı Paşa ile ilgisi yoktur sadece bir isim benzerliği vardır.

Yakın dönem Türk tarihinde üç Sırrı vardır. Biri Giritli Sırrı Paşa.

İkincisi Selim Sırrı Paşa.

Üçüncüsü Hüseyin Sırrı BELLİOĞLU Bey’dir. Bunların son ikisinin Kocaeli tarihi içinde önemli yerleri vardır.

Selim Sırrı Paşa, mutasarrıflık yapmış yol ve imar işleri ile Kocaeli’ye büyük hizmetleri geçmiştir. Kendisi hakkında ayrı bir yazı yazmak benim için bir vefa borcu olacaktır.

Üçüncü Sırrı; Sırrı BELLİOĞLU Bey’dir.  Meclis’de muhalif tavrı ile ön plana çıkmıştır. Alpaslan TÜRKEŞ’in ilişkileri  sonraki dönemde nedir araştırmak gerekiyor ancak. 40’lı yıllarda aynı dönemde ikisi de farklı nitelikteki suçlardan cezaevindedir.

 

Biz gelelim Sırrı Bey’in velayeti ile asker olan Alpaslan TÜRKEŞ’e.

Alpaslan TÜRKEŞ, 4 Nisan 1997 günü vefat etmişti. Bu yazıyı geçtiğimiz hafta için planlamıştım ancak Dumlupınar Denizaltı şehitlerimizi gününde anmak için onlar için yazmıştım.

Rahmetli Alpaslan TÜRKEŞ’i şahsen tanıma ve hizmetinde bulunma şansı yakaladım.

Yayınlanmış bütün kitaplarını lise öğrencisi iken okudum. Ancak beni en çok etkileyen “Yeni Ufuklara Doğru” kitabındaki şu cümleler olmuştu:

 

"Ben Türk Milletini,

Sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, rüşvet ve hile çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine, ahlâktan mahrum bir hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir iktisadi yapıya çağırmıyorum.

Türklük şuur ve gururuna, İslâm ahlâk ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası hak yolu, hakikât yolu, ALLAH YOLU'na çağırıyorum."

 

Ve yine;

En büyük düşman imansızlık, ahlaksızlık ve cehalettir” diyordu bir konuşmasında.

Rahmetli Alpaslan TÜRKEŞ ile bir saat baş başa kalmıştım. Uzun uzun sohbet etme imkanı bulmuştum.   Benim şahsımda ülkücü gençliği imtihan etmişti.

 

Alpaslan TÜRKEŞ 1985 yazında İzmir Gümüldür Özdere’deki yazlığına gelmişti. Korumalığını İzmir’de bulunan Ülkücüler yapıyorduk. O yılın Nisan ayında beraat etmişti. Bana “Adem evladım” yanında  “Kandıralı” diye de hitap ederdi.

1985 Ağustosunun son günleriydi. Bir sabah ziyarete gelenlerle birlikte epey kalabalıktık. Biz gençler bahçede kalırken yaşlı ağabeylerimizi Türkeş evinde misafir ederdi.

O sabah namazımızı cemaatle kıldık. Ben müezzinlik yapmıştım. Evde misafir olan Cezmi ağabeyimiz bizim yanımıza indiğinde anlatmıştı. “Gençler Başbuğumuz da sabah namazına kalktığında sizin cemaatle namaz kıldığınızı görünce Ellerini havaya kaldırıp “Allahım sana çok şükür bana bu günleri de gösterdin diyerek dua etti,” dedi.

Türkeş sabah namazlarından sonra yatmaz sahilde gezintiye çıkardı. Bir sabah kendisine eşlik etme görevi bana verildi. Ben bahçede çiçekleri sulayarak kendisini bekledim. Evden çıktığında suladığım çiçeklere baktı. Gülleri sulamadığımı fark etti. “Adem evladım gülleri niye sulamadın? dedi ben de “Başbuğum her gün sulayıp çürütmek istemedim” dedim, gülümsedi. Sahile çıktık gezmeye başladık. Sahilin güney istikametine doğru epey yürüdük hiç konuşmadı. Özdere kayalıklarına gelip tepede durduğumuzda bana ilk sorusu;

-Adem namaz kılıyor musun? oldu.

-Allah kabul etsin kılıyorum Başbuğum, dedim. Bu sefer üzerine basa basa;

-Adem evladım Beş vakit namazını düzenli olarak kılıyor musun? dedi.

-Evet Başbuğum beş vakit namazımı düzenli olarak kılıyorum.” cevabını verdim.

İmtihan başlamıştı. Sorular gittikçe zorlaşıyordu.

- İslamım şartı kaç? dedi.

-Beş” dedim .

-Say bakalım dedi. Saydım.

-Zekat yüzde kaçtır? dedi.

-Yüzde iki buçuk Başbuğum, dedim. Düşünmeden cevap vermemden memnun olduğu yüz ifadelerinden ve sonra gelen sorulardaki ses tonundan anlaşılıyordu. İlmihal sorularından sonra sıra tasavvuf sorularına geldi. Hallac-ı Mansur kimdir? Dedi. Enelhak sözünden dolayı idam edilen İslam büyüğüdür” dedim. Memnun oldu.

nefs-i emmareyi sordu; Nefs-i emmare nefsin beş mertebesinin en alçağıdır en yücesi ise Nefs-i Mutmainne” cevabını verdim.

Nefs-i mutmainne diyor ya Fecr suresi 27-28  Ayetlerdeki ;  “Ey mutmain olmuş nefs, sen O’ndan razı O da senden razı olarak dön rabbine”

Sorduklarına net ve güzel cevaplar verdim. O sıralar İmam-ı Gazali’yi çok okurdum. Nefsin “nefs-i emmareden, nefsi mutmainne”ye beş mertebesi iyi aklımdaydı.

Basit bir sohbet gibiydi ama sorulan sorularla imtihan edilmiştim. Bahçıvanlık imtihanından geçemedim ama Ülkücülük imtihanından geçmiştim. Sonradan anladım ki Alpaslan TÜRKEŞ, Adem ARI’nın şahsında ülkücü gençliği sınamıştı. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazarın tüm yazıları
emel durak masaüstü
lunapark
miğfer güvenlik
efe vinç
kaan uçar masaüstü
bemove beyza erenkaya masaüstü
noıx masaustu
nutat masaüstü
X