BİR FARKINDALIKTIR GİDİYOR

20 Nisan 2021 13:27

Yeni dönem moda sözcüklerden biri de farkındalık. Bütün olayımız farkındalıklarımızı artırmak için olmaya başladı. Ancak kafası karışık bir nesil olduk çıktık. Eski usul evlat, yeni model ebeveynler olarak okuyoruz, yorumluyoruz, kişisel gelişimlere gidiyoruz sonra dönüp hayatımıza tatbik etmeye çalışıyoruz. Bu yeni bilgiler zaman zaman genetik kodlarımızla getirdiğimiz öğretilerimizle çelişiyor. Annem bu noktada hatalı demekle beraber onunla aynı davranışı sergileyip üstüne vicdan azabı çekip, hayıflanıyoruz. Oysa annelerimiz doğru bildiklerini yaptıkları için kafaları bizim gibi karışık değildi. Kızdığı zaman fırlattığı terlik isabet ederse hedef vurulmuş olurdu. Olay orada biterdi. Terliği yiyen ise acısa da acımasa da gülerdi. Hayatın doğal akışı gibi bir şeydi. Haydi şimdi yap, ‘çocuğa terlik attım’ diye yemin ederim günlerce uyuyamaz elli bin kere özür dileriz. Tamam, terlik atalım demiyorum zaten ama iki duvar arasındaki bu sıkışmışlıktan sıyrılmak gerek. Her ailenin dinamiği farklı. Kitaplardan tek düze okuduklarımızla davranış biçimi geliştiremeyiz. “Senin yerinde olsam şöyle yapardım” cümlesinin saçmalığı gibi bir şey. Ben bir dolu etken ile ben oldum. Yaşım, eğitimim, arkadaş çevrem, aile yapım, inancım, okuduğum kitaplar, yediğim kazıklar, sinirlendiğim özellikler, korkularım, pişmanlıklarım, mutluluklarım ve daha sayabileceğim yüzlerce değişken ile ben varım. Kimse kimsenin yerinde olamaz. Empati olsa olsa ancak yüzeysel bir bakış açısı olabilir. Öyle olmasa ateş düştüğü yeri yakar demezdik. O ateş ancak kimin içine düşerse o yanar.

Neyse konudan uzaklaşmayalım. Ne diyorduk? İnanmayı seçtiklerimizle yapmaktan vazgeçemediklerimizin savaşından yorulduk. Yorgunluk arkasından mutsuzluğu getiriyor. Mutsuzluk ise yetersizliği.  Sonra kısır döngü başlıyor. Yetersizlik hissi ile çocuklarımıza verdikçe veriyoruz. Çocuk dediğin ise salt egodan oluşan bir model.  Ne kadar verirsen o kadar şişiyor. Kaldı ki sürekli alan taraf gittikçe zalimleşir. Oysa biz hep merhametli çocuklar yetiştirmek istiyoruz. Olup biten cinayetler, doğaya, hayvana yapılan vahşet bizi korkuturken bu dünyanın merhametle kurtulacağına inanıyoruz. Evet öyle, içinde merhamet ve sevgi olmayan çocukların yetişkin olduklarında bu açlıklarını tatmin etmek için kendilerine ve çevrelerine verdikleri zararlarla dolu bir çok örnek görüyoruz. O merhametli çocukları yetiştirmek için onları birer küçük prens ya da prenses değil geleceğin yetişkinleri olarak görmek gerek. Çok değerli hocaların yazdıkları kitaplardan edineceğimiz bilgileri kendi kodlarımızla harmanlayıp yaptığımıza inanmalı ya da inandığımızı yapmalıyız. Biz nasıl farklı bireylersek çocuklarımız da birbirinden farklı. Birinin anladığı dil diğerine bazen çok uzak. Kimisi inatçı, kimisi naif ve kırılgan, bazısı mücadeleci bazısı teslimiyetçi. Lider ruhlusu da var sulu gözlüsü de. Her nabza göre şerbeti ayarlayacak biziz. Kocaman bir sevgi temelinde ama en çok da kendimize merhamet ederek, yüreğimizin gösterdiği şekilde…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazarın tüm yazıları
nutat çikolata
X