CANIM KENDİMİN NARSİST DÜŞLERİ

11 Ocak 2024 21:43
.

İnsanoğlunun evrimi Darwin’e göre maymundan, inancımıza göre yaradılıştan. Kâmil insan olma bir tekâmül meselesi. Yani benliğinden sıyrılarak Allah'a yaklaşma, maddi olan her şeyden uzaklaşarak maneviyatı güçlendirme yolu. İnsan kendi versiyonunu her an güncelleme potansiyeline sahip. Ancak bazı versiyonlar var ki bir önceki çok daha kullanışlıydı dedirtiyor. Son yıllarda müthiş bir kendini sev mottosu yayıldı. İnsan kendini sevmekten başkalarını sevmeyi unuttu. Yaratılanı yaradandan ötürü sevme basamağına çıkmamız gerekirken birkaç basamak aşağıda takılıp kaldık. Her şeyin azı karar çoğu zarar boşuna dememiş atalar. Söylenen her söz yaşanmışlıktan geliyor. Sevginin çoğu da zarar olur mu?, demeyin. Bu kadar ben çok kıymetliyim, canım kendim nidaları etraftaki birçok şeye kör olmamıza sebep oldu. Elbette insan kendini sevmeli. Bedenine de ruhuna da iyi bakmalı. Hatta zaman zaman şımartmalı bile. Bunlara bir itirazım olmadığı gibi gönülden de desteklerim. Ancak o kadar çok kişide öylesine bencilce bir sevgi görüyorum ki benden sonrası tufan diyerek yalandan empatilerle aman biz iyi olalım da gerisi hallolur kafası ile yürüyor. Ancak kazın ayağı öyle değil. Münferit değil kolektif hayatımızda etrafımızdakilerin dinginlik ve saadeti ile ancak gerçek huzuru bulacağız. Komşusu açken tok yatan bizden değildir, sadece sosyal bir mesaj değil bir insanlık meselesidir. Filistin’deki savaştan bana ne? demek acıdan kaçmanın kolay yolu gibi gelebilir. Ancak acı kaçarak değil tedavi ile azalır. Bu kadar kendimize odaklı yaşamanın sadece kaos yarattığını görmek zorundayız. Herkes aşkı, sevgiyi arıyor ancak bulamıyor. Neden mi? Tam da bu sebepten, ilişkilerde de ben yerine biz diyemediğimiz için sürekli alan tarafta kalmakta ısrarcıyız. Oysa insanın mutluluğu çevresindekilerin mutluluğu ile bağlantılı. Ne güzel söylemiş şair Bertolt Brecht “Sevgi bir şeyler alma mevzuu değildir, bir şeyler verme arzusudur.” Bizler, bep bana hep bana diyerek biraz sanki yolumuzu şaşırdık. Ayşe Şasa’nın distopik romanındaki maymundan gelip şebeğe evrilen insan modeli ile değil; başkalarının hayatını da dert edinen insan versiyonu ile yükselebiliriz.

Hadi diyelim insan kendine bakmakta zorlanıyor? Peki etrafınıza bakın! Tam bir narsist dediğiniz insanlar muhakkak vardır. Üzülerek söylüyorum bu narsistlerden ebeveyneler oluyor. Çocuklarını birer küçük puta çevirmiş. Her şeyi onların keyfi üzerine kurmuş, diğerlerinin de birer çocuk olduğunu unutmuş anne babalar var. Benim çocuğum üzülmesin yeter, demekle olmuyor güzel dostum. Bütün çocuklar benim, hiçbiri üzülmesin, demek lazım. Şimdi de kolayca başkalarında görüp eleştirdiğimiz davranışlara ayna tutup kendimizde ne kadarı var biraz özeleştiri yapalım. Biz düzelirsek hatalarını bilen, onlardan ders alan, tekrarını yapmayan çocuklar yetişecek. Akran zorbalığı diye son yılların moda terimini duymayan yoktur. Masumiyetleri henüz zedelenmemiş olması gereken yaşlarda birbirlerine zorbalık yapan çocuklar. Ya sevgisizlikten ya narsistlik boyutundaki aşırılıktan. Koşulsuz sevgi yerine şartlara bağlanan cümlelerin zihinlerinde açtığı boşluklardan. Hayat boşluk kabul etmiyor. Boş bırakılan yeri neyin dolduracağını bilemezsiniz. O zaman duygusal boşluksuz, koşulsuz ve hümanist sevgilerle büyüyen çocuklar yetiştirmeli. Kendine kıymet verdiği kadar arkadaşlarının haklarına da saygılı, toprağa, ağaca, kediye, köpeğe de merhametli çocuklar lâzım bu dünyaya. Görünmez bir enerji ile tüm hayatların birbirini beslediğini, yaptığının gün gelip ona döneceğini bilmeli insanoğlu. Bana iyi gelen şey başkalarına zarar veriyorsa o iyilik sürdürülebilir bir durum değildir. Hayatın tadının farkındalıklarımızın eyleme dönüşmesi ile bambaşka bir hâl alacağının şuuru ile iyi yolculuklar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazarın tüm yazıları
sedat menteş
Kocaeli Beyaz Eşya Servisi
Gönül Otomotiv
X