SADECE BİRER YOLCUYUZ
Yaşadığımız ânı tekrar yaşamamız mümkün değil. Şu hayatta belki de en adil dağıtılan nimet zaman. O yüzden kime ve neye harcadığımız çok önemli. Geri alma tuşu yok. Söz ağızdan çıktıktan sonra sizin değil. Kalbinizden geçmiş, söyleyivermişsiniz, pişman olmuşsunuz çok geç. Düzeltmek için uğraş dur. Nafile! Zaman her şeyin ilacıdır avutması bana göre doğru değil, zaman sadece güçlü bir buzdolabı. En sıcak duyguyu bile soğutan en büyük hevesi bile azaltan bir soğutucu. Frida Kahlo’nun dediği gibi “Bir gün her şey yoluna girerse, umarım hâlâ hevesim ve isteğim kalmış olur.” İşte duygularımız da yaşanan her şey gibi değişiyor. Sevdiğimiz biri bir gün öyle çok canımızı yakıyor ki müthiş bir öfke duyuyoruz. Sonra zaman geçiyor, mevsim dönüyor; o öfke sönerken belki kırgınlık geliyor yerine. İçimizden ‘keşke öyle yapmasaydı’ diyoruz. Derken kırgınlık biraz hüzün yaşatıp ardından hiç görmediğimiz bir kapıyı gösteriyor. Harika bir kapı ve ardında muhteşem bir güzellik. Sonunda öfkeyle başlayan sabırla ve sükûnetle yaşadığımız his, şükürle nihayete eriyor. Duyguların böyle ters köşe yaptıran danslarını mutlaka tecrübe etmişsinizdir. Yaşadığımız zor günlerin bir gün biteceğinin idrakinde olmak gerek. Hayat Âşık Veysel’in deyimiyle, uzun ince bir yol. Yol boyu çiçekli patikalar yok ama sürekli rampa, taşkın sular, balta girmemiş ormanlar da olmayacak. Parçaya bakıp bütünü kaçırmamalı. Bununla birlikte bütün bunların bir de karşı tarafı var. Hani konfor ve mutluluk içindeki hayatlarımız. İşte onlar da bir gün bitecek. Şubat ayındaki büyük felaketi bizzat yaşayan depremzede babanın çadırda yanık bir demlikte çay demlerken anlattığı hikâye beni çok etkilemişti. Depremden birkaç gün önce ailecek mükellef bir kahvaltı sofrasına oturmuşlar. Sofrada yok yok. Öyle ki bir tabak daha koyacak yer kalmamış. Sofraya gelen oğlu ise “tonbalığı yok mu burada?” diye burun kıvırmış. Niyetim asla o çocuğu yargılamak değil. Hepimizin çocukları benzer şeyleri eminim yapıyor. Onlara bunların nimet olduğunu ve hayat döngüsünü anlatmamız gerekiyor.
Duygularımız değişiyor dedik ya, günlerce ekran başında eli kalbinde bekleyen bizler; şimdi sadece bir miktar kalp sızısı ile bölgeden gelen haberlere bakıyoruz. O günlerde ağlamaktan gözlerimiz şişmişken şimdi bir derin ah! çekip rutinlerimize devam ediyoruz. Ateş düştüğü yeri yaktı, biz ise savrulan küllerden duyduğumuz kokuyu acıdan sayıyoruz. Acımak anlamamaktır. Oysa oradaki insanların en çok anlaşılmaya ihtiyacı var. Acıyan gözleriniz sizi avutmasın daha büyük sorumluluklarımız var. Zira biz sızlandığımız monoton hayatlarımıza dönmüşken on binlerce insan çadırda, bir sıcak yemeğe muhtaç yaşıyor. Yüzlerce öğrenci sınavlara çok geriden başlamak zorunda. En yakınlarını toprağa koyanlar var. ‘Ben ne yapabilirim?’ sorusunu kendinize yürekten her soruşunuzda karşınıza cevap mutlaka gelecek.
Acımak öylesine hızlı yok olan bir his ki bu yüzden bilinçaltımızın tercih sebebi. Bu durum aslında acıyı paylaşmak değil sadece o an olması gereken atmosferi oluşturmakla yetinmek demek. Üzüntünün kaynağını anlamaya çalışmak için emek gerekir. Emeksiz yemek olmaz misali anlamadan acımak geçicidir. Oysa o insanların acınmaya değil anlaşılmaya ihtiyaçları var. Anladığınız zaman çözüm üretmeye çalışırsınız. Sorumlu olduğunuzu hissedersiniz. Acımak vicdanı rahatlatırken anlamak vicdanı sorgulatır. Sokak dilencisine üç kuruş sadaka vermekle yardım ettiğimizi zanneder egomuzu besleriz. Onun neden orada olduğunu, hangi şartlarda yaşadığını bilmek istemeyiz. Bacaklarımız parayı verdikten sonra bizi hızla uzaklaştırır; başımız geri dönmek istese gözlerimiz bakmak istemez. Bilmek sorumlu hissetmektir. Sorumluluk ise bir görevdir. Görev eylem gerektirir. Eylem emek ister. Hiçbir şeyin bize ait olmadığı ama her şeyin de bizim için olduğunun idraki ve eyleminde olduğumuz aydınlık yarınlarımız olsun.
- Toplam 1 yorum
Güray oruç 01:37 - 13 Nisan 2023
Tebrikler, kalemine ve yüreğine saglik
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- KUTUPLARIN ÖTESİ 05 Ağustos 2024 Pazartesi
- CANIM KENDİMİN NARSİST DÜŞLERİ 11 Ocak 2024 Perşembe
- SAKINCALI AKIMLAR 12 Eylül 2023 Salı
- LGS’NİN ADALETİ 06 Haziran 2023 Salı
- GÜNCEMİZE ACI BİR TARİH DAHA EKLEDİK 15 Şubat 2023 Çarşamba
- KURBAN ROLÜ 02 Şubat 2023 Perşembe
- ALTIN TEPSİDEKİ ÇÖZÜMLER 07 Mayıs 2021 Cuma
- BİR FARKINDALIKTIR GİDİYOR 20 Nisan 2021 Salı
- ZÜLFÜYÂRA DOKUNMAZSA NE YAPSIN BİÇARE AKIL 02 Nisan 2021 Cuma
- KARANTİNA GÜNCESİ-2 12 Ekim 2020 Pazartesi