Ünlü Yazar Müjde Aklanoğlu’ndan Komşuluk Üzerine Sitem: “BU ÜLKEDE BAŞARI CEZALANDIRILIYOR!”

Kocaeli’de yaşayan ve edebiyat dünyasının üretken kalemlerinden biri olarak bilinen aynı zamanda Çocuk esirgeme de eğitimci olan ve çocukların her türlü şiddetine karşı olan ünlü yazar Müjde Aklanoğlu, komşusunun kendisini “lüks yaşıyor” iddiasıyla Maliye’ye şikâyet etmesiyle gündeme oturdu. Ancak olayın perde arkası çok daha düşündürücü: Toplumsal yozlaşma, haset, tahammülsüzlük ve kaybolan komşuluk değerleri...

“Hasetle Bakılan Bir Hayat”

Son röportajında yaşadığı bu olay üzerinden dikkat çekici açıklamalarda bulunan Aklanoğlu, “Kırk kitap yazdım, telif gelirimle köy okullarına kütüphaneler kurdum. Ama fark ettim ki; okumayan insanlara ışık tutmak imkânsız. Bu ülkenin asıl eksiği okumamak değil, okuyamamak,” sözleriyle sitem etti.Aklanoğlu’nun iddiasına göre, yaşadığı sitede bir komşusu, hayat tarzını fazla “lüks” bulduğu gerekçesiyle vergi denetimine ihbarda bulundu. Ancak mesele yalnızca maddi değil; psikolojik ve kültürel bir çatışmanın izdüşümü.

Bir Psikoloğun Analizine Göre Aslında Ne Oldu?

Psikologların yaptığı değerlendirmeye göre bu tür durumların temelinde yalnızca kıskançlık değil, çok daha derin bir duygu olan haset yatıyor.Uzmanlara göre, kıskançlık “benim de olsun” derken; haset “senin olmasın” der. Haset eden kişi, başka birinin sahip olduklarını yok etmeyi hedefler. Aklanoğlu örneğinde olduğu gibi; bisiklete binen, tenis oynayan, çocuklara eğitim veren, yaşlılarla kitap okuma etkinlikleri düzenleyen bir bireyin yaşamı, bir başkası için ilham değil tehdit olarak algılanabiliyor.

“Mutlu Olmak da Suç Sayılıyor”

Röportajda çarpıcı bir ifade kullanan Aklanoğlu, “Bu kadar mutlu olunamaz diye düşünen bir komşu beni şikâyet etti,” diyerek aslında toplumda giderek yayılan bir zihniyete işaret etti: “Ben olamıyorsam, o da olmasın” düşüncesi...Psikolojik analizlerde bu davranışın kökeninde şu etkenler yer alıyor: Yetersizlik hissi: Başkalarının başarısı, kişinin kendi yetersizliğini yüzüne vurur. Özsaygı eksikliği: Kendi değerini başkasının itibarını zedeleyerek arar. Narsistik kırılma: Başarı, tehdit gibi algılanır. “Ben olmalıydım!” duygusu baskındır. Pasif-agresif davranış: Yüzleşmektense şikâyet, dedikodu ve iftirayla saldırır.

Komşuluk Kültürü Yozlaşıyor mu?

Aklanoğlu, çocukluğunun geçtiği İstanbul’daki komşulukları hatırlatarak “O zamanlar kimse kimsenin evine burun sokmazdı. Herkes birbirinin ekmeğini büyütmeye çalışırdı,” ifadeleriyle eski mahalle kültürüne özlemini dile getiriyor.Kocaeli’ne taşındığında aynı huzuru bulacağını uman yazar, bugün ise sitelerde insanların birbirini “parlatmak” yerine “karartmaya” çalıştığını belirtiyor. “Sıradanlığa geçmezsen dışlanıyorsun,” diyor.

Şikâyet Değil, Saygı Arıyoruz

Gazetelere “Lüks Yaşam mı, Lüks Ahlak mı?” ve “Haset Mahallesinde Komşuluk Ölür” gibi başlıklarla yansıyan bu olay, sosyal medyada da yankı buldu. Ancak Aklanoğlu’nun verdiği mesaj çok net: “Mahalle kültürü, balkonda sardunya yetiştirmek, komşuya sıcak yemek taşımak değil artık. Komşuluk, başkasının huzuruna tahammül edememek hâline geldi. Asıl mesele, birinin mutlu olmasının kendi eksikliğimiz gibi hissettirilmesi.”

Gerçek Lüks Nedir?

Müjde Aklanoğlu’nun yaşadığı olay üzerinden verdiği mesaj, sadece kişisel bir şikâyet değil; toplumsal bir aynadır. Yazarın söylediği gibi, “Gerçek lüks; balkonundaki perde, dolabındaki marka değil. Gerçek lüks, başkasının hayatına karışmadan kendi hayatını güzelleştirmeye çalışmaktır.”