Bu Gidişatın Sonu Felaket

17 Mart 2025 15:45
Bizler gibi sorumluluğunu bilen insanlar şunu biliriz: Her yazdığımız, ürettiğimiz yazılar dikkate alınmayacak, bunu elbette biliyoruz. Ancak gelecek nesiller, göz göre göre gelen felaketler karşısında "Hiç kimse bunu öngörmedi mi?" diye sorduğunda, herkesle aynı kefeye konmamak için yazarak uyarılarımızı, denize atılan bir kum tanesi misali, tarihe not düşmek sorumluluğumuzdur.

İşte bugün tam da böyle bir sorumlulukla, yaklaşan büyük kaosun ayak seslerini ve sonrasında çıkacak olası 3. Dünya Savaşı'nın üzüntüsünü sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ülke yönetmek, büyük bir sorumluluk ve ciddiyet gerektirir. Bunun en acı örneklerinden biri, Ukrayna'da yaşandı. Ukrayna halkı, son seçimlerinde devlet yönetimi konusunda hiçbir deneyimi olmayan komedyen Zelenskiy'i devlet başkanı olarak seçti. Ne yazık ki bu tercih, ülkeyi Rusya gibi bir dünya devine karşı gerçekçi olmayan kararlarla savaşa sürükledi. 40 yıllık emek ve fedakarlıklar boşa gitti. Geriye, enkaza dönmüş bir ülke ve yorgun, yıpranmış bir halk kaldı.

Ukrayna bu sonu hak etti mi? Bence evet. Ne yazık ki hayalperest ve milliyetçi bir Nazi zihniyetiyle hareket eden bazı kesimler, bu savaşın tetikleyicisi oldu ve ülkelerinin mahvolmasına zemin hazırladı. Şimdi Ukrayna, tam bir teslimiyet ve çaresizlik içinde. Bir yanda ruh hastası Trump, diğer yanda muhalefet liderlerini cezaevlerine tıkan, otoriter bir yönetim sergileyen, yarı komünist yarı faşist Putin’in insafına kalmış durumda.

Amerikan Başkanı, Ukrayna topraklarında bulunan değerli madenlere el koyacağını açıkça dile getirmese de, yeraltı ve yerüstü kaynaklarına göz diktiğini belli etti. Bu mafyavari yaklaşım, küresel ölçekte büyük tepkilere yol açtı.

Ancak esas tehlike, dünyanın başına çok daha büyük bir bela açacak olan ABD Başkanı Trump ve ekibidir. Zelenskiy'den tek farkı, Trump’ın süper güç olan bir ülkenin lideri olması. Kendi gibi kibirli, şımarık ve bencil bir grup insanı etrafına toplayarak Amerika’yı geri dönülmez felaketlere sürüklüyor. Sandık demek tek başına demokrasi demek değildir ve bu gerçek artık ABD için de kapıya dayanmıştır.

Trump, ikinci dönemine öyle bir giriş yaptı ki, tıpkı daha önce felakete sürüklenen diğer ülkeler gibi, Amerika’yı da duvara çarptırma yolunda hızla ilerliyor. Koca bir ülkenin büyümesine, gelişmesine, dünyanın cazibe merkezi olmasına sebep olan değerleri birer birer yok etmeye başladı. Ne yazık ki ülkede her şeyi sorgulamayan, sadece alkışlayan bir kesim de bu gidişatı destekliyor.

Ama Amerika, Irak’a, Filistin’e, Mısır’a ya da Türkiye’ye benzemez. Bu büyüklükte bir isyan ve çöküş, ülkeyi en az 50 yıl geriye götürür.

Uluslararası ilişkilerde tahammülleri altüst eden Trump’ın kibirli ve saygısız politikası, ileride hem kendi başını hem de ülkesini büyük felaketlere sürükleyecektir. Türkiye'ye, dünyaya ve Amerika'ya Allah kolaylık versin. Umarım iyi insanlar korunur. Ve ne yalan söyleyeyim, içimden geçen tek şey şu: "Umarım başını yersin Trump!"

Son olarak, dünyada ilimden, bilimden ve akıldan uzaklaşıp, "güçlü lider" devrine yönelen bu tehlikeli dönemin, insanlığın başına büyük belalar açacağından korkuyorum.

Bu haftaki yazımla tarihe bir not düşüyorum. Bu yazıyı da gelecek nesillere ithaf ediyorum.

Sağlık dolu yarınlar, savaş değil barışın konuşulduğu, herkesin birbirine saygı gösterdiği, paranın, altının ve değerli kaynakların çalınmadığı ya da gasp edilmediği bir dünya hayaliyle…

Saygılar sunuyor, kötülüklerin yaşanmadığı güzel günler diliyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazarın tüm yazıları
emel durak masaüstü
lunapark
miğfer güvenlik
efe vinç
kaan uçar masaüstü
bemove beyza erenkaya masaüstü
noıx masaustu
nutat masaüstü
X