Orada Olmak
Bilincimizle şekilleniyoruz, bilincimizle biriktiriyor ve bilincimizle biriktirdiklerimizi bir sonrakine aktarıyoruz. Şekillenip, biriktirip ve aktarmak bizi sadece bu anda yaşamaktan ve sonra dümdüz göçüp gitmekten kurtarıyor. Dünden aldığımızı bugünle harmanlayıp -bir karanfili yanımızdakine uzatır gibi- yarınlara uzatıyoruz.
Edip Cansever, benim cümlelerimle boğuşa boğuşa anlatmak istediğim şeyi şu şiirinde, bir çırpıda ne güzel anlatmış:
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.*
Bu ‘var olma’ derdi dediğim şey bir keder yumağı değil. Bu anlamda kullanmıyorum bu kelimeyi. Aslında -altını çizerek söylüyorum- yok olmaya, unutulup gitmeye karşı bir inat, kendini değerli hissetmek yolunda bir kıvanç savaşı.
Hele ki bu kıvancı katlayan anlar vardır. Var olmanıza ‘var olmak’ ekler ve alır sizi uçurur gider. Ayaklarınız yerden kesilir. İşte ben de böyle anları yakaladığımda, o uçuşlara dahil olduğumda yaşadığımı anlıyorum.
Hani dedik ya “karanfil elden ele”, işte elden ele uçarken bir destana varıyorum: Gilgameş Destanı.
Milattan önce 2. yüzyılda Mezopotamya’da, Babil Krallığı’nın hüküm sürdüğü zamanlarda kil tabletlere yazılmış olan bu destan Uruk Kralı Gilgameş’in sonsuz yaşam arayışını konu ediniyor. Tanrılar, Uruk kralı Gilgameş’in zulmünü engellemek için vahşi bir adam olan Enkidu’yu gönderirler. Enkidu, Gilgameş ile çarpışmak, ona üstün gelmek için Uruk’a gider. Gilgameş ve Enkidu kavgaya tutuşur ve kavganın sonunda Gilgameş Enkidu’yu yener. Fakat Gilgameş mücadeleyi kazandığı halde Enkidu ile arkadaş olur.
Hikâyenin bu kısmından sonra iki arkadaş, Gilgameş ve Enkidu, kutsal sedir ağacının koruyucusu korkunç Humbaba’yı yenmek için sedir ormanına yol alırlar. Sedir ormanı bazı kaynaklarda katran ormanı olarak da geçer. Sırt sırta veren iki arkadaş Humbaba’yı da yener ve ağacı devirirler. Sedir ağacının devrilmesi ile savaşların son bulacağına inanırlar.
Tanrıça İştar, Gilgameş ve Enkidu’nun Humbaba’yı öldürmekle büyük bir günah işlediklerini savunur. İştar, eğer Gilgameş kendisinin aşk teklifini kabul ederse onları affedeceğini söyler. Fakat Gilgameş bu teklifi reddeder. İştar, aldığı cevapla sinirlenir ve sıkı iki arkadaşın üzerine Gök Boğası’nı gönderir. Enkidu ve Gilgameş Gök Boğası’nı da öldürür ve İştar’ın lanetinden kurtulurlar. Gök Boğası’nın ölmesi üzerine tanrılar bunun hesabını sormak isterler ve ceza olarak Enkidu’nun canını alırlar. Gilgameş, Enkidu’yu kaybetmenin kederi içerisinde, yasa boğulur.
Enkidu’nun ölümüyle acı çeken Gilgameş sonsuz yaşamın gizemini keşfetmek için yolculuğa çıkar. Ama bu yolculuğun sonunda aradığı sonsuz hayatı bulamayacağını ve insanın payına ölüm düştüğünü öğrenir. Gilgameş’ın bu arayış yolculuğu ona bilgelik olarak geri döner ve destan böylece son bulur.
Yazımıza “Orada Olmak” diye başlamıştık. Gelin görün ki, Gilgameş ve Enkidu kavga ettikten sonra arkadaş olurken, sedir ağacını baltalarken, Gök Boğası’nı devirirken orada değildik. Ama onların yaşadıkları ve anlatıları bir karanfil gibi elden ele aktarıldı, kil tabletlere kazındı ve günümüze kadar ulaştı. Peki ya sonra?
Sonra cumhuriyet kuruldu; Türkiye Cumhuriyeti. Bir kültür devrimiyle geldi cumhuriyet. Atatürk’ün bir nevi ‘orada olmak’ ilkesiyle, muasır medeniyetler seviyesine ulaşma isteğiyle örtüşüyordu. O kültür devrimlerini yapan cumhuriyet, Türk Beşleri olarak anılan bestecilerden biri olan Ahmet Adnan Saygun’a ilk Türk Operasını yazma görevi verdi. Saygun, Özsoy Operası’nı bir aydan daha kısa bir sürede besteledi ve sahneye koydu.** Atatürk’ün, İran Şahı Rıza Pehlevi ile birlikte izlediği ve ayakta alkışladığı bir opera oldu Özsoy Operası. Hatta aynı cumhuriyet ilk defa bir sanatçıya, Saygun’a, Devlet Sanatçısı unvanı verdi.
Cumhuriyet kurulurken, Atatürk ilk Türk operasını ayakta alkışlarken, Saygun’a devlet sanatçısı unvanı verilirken orada değildik. Ama o cumhuriyet ve beraberindeki sanat ışığı günümüze kadar aktarıldı ve bugünlere ulaştı.
Peki ya sonra?
Daha birkaç gün önce, 17 Mayıs 2025’te 16. Uluslararası İstanbul Opera ve Bale Festivalinde, Ahmet Adnan Saygun’un Gilgameş Operası Atatürk Kültür Merkezinde sahnelendi. Gilgameş’in librettosu yani sözleri de Saygun’a aitti. Eseri 1962 yılında bestelemeye başlamış, 1983 yılında nihayete erdirmişti. 17 Mayıs 2025 önemli bir tarihti çünkü epik dram türündeki bu 3 perdelik opera, o gün ilk defa sahnelendi ve dünya prömiyerini yaptı. Yani ilk defa izledik, ilk defa dinledik ve alkışladık.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Tan Sağtürk gecenin başında, bu anın önemli bir an olduğunu, eseri sahnelemek için çok titiz çalışmalar gerçekleştirdiklerini ve uzun yıllar sonra sahnelenecek bu eser için çok heyecanlı olduklarını aktardı.
Perde açılıp müzik başladığında, Gilgameş sahneye çıktığında, Enkidu ile kavgaya tutuşup sonra arkadaş olduğunda ve her şeyden önce Gilgameş sonsuzluğu ararken oradaydım. Önemli bir eserin dünya prömiyerinde olmak, tüm seyircilerle birlikte alkışlamak, sanatçıların gözlerindeki ışıltıyı yakından görmek gurur vericiydi. Yüzyıllar süren o bilinç yolculuğunda var olduğumu anladım ve en önemlisi cumhuriyetle birlikte kendimi değerli hissettim.
Sonsuza kadar var olamayacağımızı Gilgameş’ten öğrendik, ezberledik. Ama bilgeliği, sanatı, güzelliği sonsuza kadar elden ele ulaştırmaya kim engel olabilir ki?
O gün ‘orada olmakla’, AKM’deki o koltukta operayı izlemekle, elden ele dolaşan karanfillerden biri de benim elime geçmiş oldu böylece. Bana da elimdeki karanfili sizlere uzatmak düşüyor.
Yine ne diyor Edip Cansever aynı şiirde:
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle.
*Yerçekimli Karanfil, Edip Cansever
**Bir Cumhuriyet Şarkısı, ilk Türk operası Özsoy'un bestelenme sürecini ve Türkiye'nin 1930'lu yıllardaki sanat politikasını konu alan 2024 yapımı film. Yönetmen: Yağız Alp AKAYDIN
- Toplam 1 yorum

Şerafettin Ergül 18:41 - 06 Haziran 2025
"Sonsuza kadar var olamayacağımızı Gilgameş’ten öğrendik, ezberledik. Ama bilgeliği, sanatı, güzelliği sonsuza kadar elden ele ulaştırmaya kim engel olabilir ki?" Çok güzel ve anlamlı buldum, kaleminize sağlık; hedefimiz bu güzellikleri sonsuza kadar ulaştırmak ???????? Sahhaf/ kitap Keyfim
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- Esrarengiz Yasaların Düşünürleri 15 Haziran 2025 Pazar
- Ona Bir Oda Ver Baba 25 Mayıs 2025 Pazar
- Vellichor’u Ararken – Melal Sahaf 18 Mayıs 2025 Pazar
- Vellichor’u Ararken – Kitap Keyfim (Bölüm II) 11 Mayıs 2025 Pazar
- Vellichor’u Ararken – Kitap Keyfim (Bölüm I) 03 Mayıs 2025 Cumartesi
- Biraz Parşömen, Biraz da Tanrı Kanı 27 Nisan 2025 Pazar
- Okumak Üzerine Birkaç Söz Daha 20 Nisan 2025 Pazar
- Istakozun Ruhu 12 Nisan 2025 Cumartesi
- Şehir, Edebiyat ve Ödül 07 Nisan 2025 Pazartesi
- Gönüllü Sürgün 30 Mart 2025 Pazar