Sevgi İyileştirir mi? Sevgisizlik Öldürür mü?
Bu iki sorunun cevabı, evet. Çünkü hayattaki en güzel şey, sevmek ve sevilmektir. Ancak zamanla bu kelimelerin içini boşalttık. Artık birçok kişi bu sözleri sadece söylemiş olmak için kullanıyor bazen çocuklarına, bazen eşine ya da yakınlarına.
Birkaç yıl önce babamla aramda geçen bir konuşmayı sizlerle paylaşmak isterim.
Babamla bir gün konuşurken sordum:
“Baba, beni seviyor musun?”
“Hee, seviyom,” dedi.
“Peki annemi, kardeşimi?”
“Onları da seviyorum,” dedi.
Ama bu sevgi bana hiç “Seni seviyorum Murat,” cümlesiyle ulaşmadı. Ne sarıldığını, ne öptüğünü, ne de birlikte gezdiğimizi hatırlıyorum. Babama göre “sevmek”, “sizin için çalıştım” demekti. Elinden başka türlüsü gelmiyordu.
2019-2020 sonrası yaşadığım büyük farkındalıkla artık kendi ailemin neden bazı şeyleri yapamadığını anlayabiliyorum. Bu farkındalık sayesinde suçlamaları, kendimi cezalandırmalarımı ve yıllarca süren stres, mide ve panik atak hastalıklarının hayatımı nasıl etkilediğini terapilerde ve içsel yolculuğumda çözümledim. Annemi ve babamı anlamayı başardım.
Yıllarca sevgi arayışımı başkalarına şefkat göstererek sürdürdüm. “Beni severlerse ben de mutlu olurum,” diyordum. Tıpkı annem ve babamın da başkalarını mutlu etmeye çalışması gibi... Yakın akrabalar, komşular... Ama kendileri mutsuzdu.
Bu tür hikâyeler her ailede bir şekilde vardır. Asıl mesele artık şunu bilmek: Hayatımız, sağlığımız ve içsel huzurumuz her şeyden değerlidir.
Bugün birçok insan sosyal medyada izlediği bir videoya “Bu beni anlatıyor” diyorsa, bu duygusal boşluğun yansımasıdır. Oysa bilmemiz gereken en büyük gerçek, kendi iç dünyamızda yaşadıklarımızdır.
Siyah ve beyazlarımız var içimizde. Hangisini artıracağımız sadece bizim elimizde. Gerçek güç, kendimize karşı dürüst olmaktan geçer. Bu güç varsa, artık içimizdeki siyahın bizi karartmasına izin vermeyiz.
Sevgisizlik bir zehir gibidir. Çocukken anlayamayız, büyüyünce acısını çekeriz. Sevgiyi başka yerlerden, başkalarından almaya çalışırız. Bu süreçte aldığımız yaralar karakterimizi, hatta kişiliğimizi etkiler. Sevgisiz bir ailede büyüyüp benzer bir insanla yuva kurarsanız, içinizdeki "iç çocuk" yıllar sonra zehrini akıtmaya başlar. Hayat ters gitmeye başlar; iş, ilişkiler, sağlık bozulur. Başkalarına sizden çok güvenirsiniz. Sonuç: psikolojik sorunlar, mide ağrıları, panik ataklar, bayılmalar, bağımlılıklar...
İç huzur kalmaz, çevrenizle sağlıklı bağ kuramazsınız. Kimse size yardım edemez çünkü siz kendinize olan güveni yitirmişsinizdir. Tıbbi tedaviler bile işe yaramaz; bir noktadan sonra vücut zarar görmeye başlar.
Babam 50 yıl boyunca mide ülseriyle yaşadı. Sonra ameliyatlar geçirdi. O zaman fark ettim ki, babam çocukluğundan beri kimseye anlatamadığı derin yaralar taşıyormuş. Annemse yıllarca neden beni dövdüğünü anlayamamıştım. Meğer 15 yaşında zorla evlendirilmiş, 40 günlükken ikizlerinden biri olan Semra’yı kaybetmiş. O çocuğunu benim kucağımda kaybetmişti. Yıllarca bu acıyı benimle özdeşleştirip, beni döverek acısını dışa vurmuştu.
Beni severdi elbette. Ama hep mutsuzdu. Sevgiye aç iki insanın bizleri büyütme mücadelesi çok kıymetliydi. Onların bu duygu halini asıl 2017’de geçirdiğim trafik kazası ve sonrasındaki tedavilerde anlamaya başladım.
Ayrılmıştım. Bir kızım vardı. Kızımın sağlıklı bir babaya ihtiyacı vardı. Bu yüzden kendi içsel yolculuğuma çıktım. Kendimi sevmeyi, değerli olduğumu öğrendim. Artık geçmişin yaralarının bugünkü kararlarımı etkilemesine izin vermemeye karar verdim.
Bu kararla kendimle güçlü bir bağ kurdum. Ailemle de sağlıklı ilişkiler kurmayı başardım. Çünkü anladım ki sevgisizlik insanı yavaş yavaş hasta ediyor. Bu yalnızca fiziksel değil, ruhsal hastalıkların da temelinde yatıyor.
Alzheimer Derneği'nde çalışıyorum. Babam da Alzheimer hastası. Öğrendim ki; sevgisizlik, geçmişe duyulan kin, nefret, pişmanlık gibi duygular Alzheimer’ı tetikleyen ve seyrini etkileyen unsurlar arasında. Kronik stres ve depresyon da bu hastalığın zeminini hazırlıyor.
Sağlıklı bir yaşamın karar vericisi sizsiniz. Kendinize değer vermezseniz, başkalarının sevgisini kazanmak için verdiğiniz çaba boşa gider. “Hayır” demeyi öğrenin. Hayatınıza sizi besleyecek güzel uğraşlar katın. Ruhunuzu siz mutlu edebilirsiniz.
Sahip olduklarınız için şükredin. Yardımlaşın. Hayatınıza anlam katın. 6 yıldır sosyal sorumluluk projeleri yapıyorum. Türkiye genelinde 6.000’den fazla çocuğa eğitim desteği ulaştırdık. Kendi içsel yolculuğumun ışığında bu deneyimleri seminerlerde paylaşıyorum.
Unutmayın, kendinizi sevmekten vazgeçmeyin. Sevgisiz bir yakınız varsa, ona yardımcı olun ama sizi kurban rolüne sokmasına da izin vermeyin.
“Sevgi varsa her şeyin bir çözümü vardır.”
Sevgilerimle,
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- Kim Bu Alzheimer! 09 Temmuz 2025 Çarşamba
- PENCERENİN ARDINDAKİ HAYALLER 25 Haziran 2025 Çarşamba
- İşaret Parmağının Hikayesi !... 26 Nisan 2025 Cumartesi
- Öfkenin İçimizde Yarattığı Fırtına: Bir Farkındalık Yolculuğu 19 Nisan 2025 Cumartesi
- Orda Bir Köy Var,Uzakta!... 10 Nisan 2025 Perşembe
- Ben İstersem Değişebilirim! 04 Nisan 2025 Cuma
- Yaşamaktan Korkma!.. 28 Mart 2025 Cuma
- Unuttuğumu Unuttum! 14 Mart 2025 Cuma
- Sağlıklı bireylerden, sağlıklı topluma geçiş farkındalıkla başlar 08 Mart 2025 Cumartesi
- Sağlıklı olmak değişim demektir 01 Mart 2025 Cumartesi