“Biz Bu Mücadeleye Gençliğimiz Verdik”
İklim Öncüsü gençler geçtiğimiz haftalarda hem CİMER’e yazdıkları bir bilgi edinme başvurusuyla hem de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a hitaben kaleme aldıkları mektupla hepimize bir şey hatırlattılar: Gelecek, sadece konuşulacak bir vaat değil; birlikte yazılacak bir sözleşmedir.
Gençler soruyor: 2025’te güncellenecek olan Ulusal Katkı Beyanı (NDC) ne durumda? Hedefler güncellenecek mi? Mutlak azaltım hedefi konulacak mı? Kömürden çıkışa dair bir yol haritası var mı? Adil geçiş nasıl sağlanacak?
Ama bu, yalnızca teknik bir bilgi talebi değil. Bu, aynı zamanda bir siyasal katılım çağrısı. Bilgi edinme hakkı, Anayasa'nın tanıdığı bir yurttaşlık hakkıdır. Ama bu gençler yalnızca haklarını kullanmakla kalmıyor, bir geleceği birlikte kurmak için sorumluluk da alıyorlar.
Bakan’a yazdıkları mektup daha da çarpıcı. “Bereketli topraklarımızı birlikte koruyalım” diyorlar. Paris Anlaşması'nın gerekliliklerinden, İklim Kanunu’nun eksiklerinden, kırılgan grupların korunması gerekliliğinden, fosil yakıt politikalarının değiştirilmesinden bahsediyorlar.
Gençler “Biz bu ülkenin aydınlanmasına borçlu hissediyoruz kendimizi.” diyorlar.
Bu, sıradan bir talepten fazlası. Bu, yöneticilere verilen bir söz. Ama aynı zamanda bir beklenti: “Bizi görün. Bizi duyun. Bizi dinleyin.”
İyi haber şu ki, gençler yalnız değil. Onların sesi Türkiye’nin dört bir yanında yankılanıyor. Tam da bu mektubun yazıldığı günlerde, çok fazla katkı veremediğim benim de içinde bulunduğum İklim Adaleti Koalisyonu olarak Türkiye’nin gerçekten ihtiyaç duyduğu “halkın iklim kanunu”nu oluşturmak için var gücümüzle çalışıyoruz.
İki gün sürecek büyük bir çalıştay düzenliyoruz. Ekoloji mücadelesinden, sendikalara; akademisyenlerden, yerel inisiyatiflere kadar çok sayıda bileşenle bir araya gelerek sadece şikâyet etmiyoruz — alternatif inşa ediyoruz.
Bu kanun, yalnızca karbon metrikleriyle değil, geçim derdiyle, göçle, tarımla, adaletle, toplumsal cinsiyetle ve doğanın haklarıyla yazılsın istiyoruz.
Bir yandan sel, bir yandan kuraklık, diğer yandan maden sahası için kesilen ormanlar… Bir nesil çocukluğunu afet anonslarıyla geçirdi. Şimdi o nesil büyüdü. Bizi yönetenlerle konuşmak istiyor.
Sadece dinlemek değil, birlikte karar almak istiyor.
Bu bir meydan okuma değil, bu bir ortaklık çağrısıdır. O yüzden bu gençlerin sesi sadece bir çevre duyarlılığı değil, aynı zamanda bir demokrasi işaretidir.
Sayın Bakan, sayın yetkililer ve tüm kamuoyu;
Gençler size yazıyor. Sivil toplum sahada çalışıyor. Bu kez yalnızca raporlar değil, halk konuşuyor. Üstelik hazır bir yasa taslağıyla, taleplerle, çözüm önerileriyle…
Bize kulak verirseniz, sadece iklimi değil, demokrasiyi de iyileştirmiş olursunuz.
Ve … biz gazeteciler, yazarlar, sivil toplum çalışanları olarak bu sesin yankılanmasına vesile olmazsak, tarih yalnızca susanları değil, duymayanları da yargılar.
Bu mektuplar arşive değil, geleceğe yazıldı. Bu çalıştay yalnızca akademik bir etkinlik değil, halkın anayasal hakkının yeniden inşasıdır.
O yüzden bu kez cevaplarımız da sadece evrakla değil, eylemle olmalı.
Çünkü bu kez mesele çocukluk değil. Bu kez mesele, hepimizin yarını.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- Kanun Geldi, Gökyüzü Derin Bir Nefes Aldı mı? 17 Temmuz 2025 Perşembe
- Başımızı Kaldırıp Bakmanın Zamanı 04 Temmuz 2025 Cuma
- Bu Torba Halkın Değil, Madenin Torbası! 19 Haziran 2025 Perşembe
- Kocaeli’nde Nefes Almak Zorlaştı: Dilovası ve Darıca’nın Sessiz Çevre Çığlığı 16 Mayıs 2025 Cuma
- Çevre Kirliliğine Alışan Körfez, Trafik Çilesiyle Çıldıran Gölcük 09 Mayıs 2025 Cuma
- Özgürlük? Kimin İçin? 03 Mayıs 2025 Cumartesi
- Üslup Meselesi mi Dediniz? 01 Mayıs 2025 Perşembe
- Safiport'un Gölgesinde Derince: Çevre, Hukuk ve Halk Mücadelesi" 25 Nisan 2025 Cuma
- 23 Nisan’da Çocukları Kutlamak Kolay, Peki Onlara Ne Bıraktığımızın Farkında mıyız? 23 Nisan 2025 Çarşamba
- İklim Kanunu Geri Çekilirken Kimin Sesi Yükseldi? 18 Nisan 2025 Cuma