Safiport'un Gölgesinde Derince: Çevre, Hukuk ve Halk Mücadelesi"

25 Nisan 2025 22:15
Sonunda Kocaeli’nin batı yakasına geldim. İlk durak Derince. Derince liseyi okuduğum semt. O yıllarda ilçe değildi. Derince Lisesi ve Piri Reis İlkokulu’nun arasına sıkışmış olan Kocaeli Anadolu Lisesi öğrencisiydim.

 Derince ismi geçtiğinde aklıma ilk gelen şey okuduğum lise  ve Leylim Kafe. Leylim Kafe’yi Kocaeli Anadolu Lisesi’ni Derince’de okuyan KAL’lılar hemen hatırlayacaklardır.

Bugün ise Derince, başka bir belleği yeniden yazıyor: Safiport Limanı’nın gölgesinde yaşanan çevre mücadelesi.

Safiport Derince Limanı, uzun zamandır çevresel etkileriyle gündemde. Şirket, büyüyen kapasitesi ve genişleyen alanıyla bölgenin doğal yapısını ve halk sağlığını tehdit eder hale geldi. Özellikle 2023 yılında yaşanan alüminyum fosfit yangını, Derince'nin üstüne çöken kimyasal dumanla birlikte, kafalardaki tüm soru işaretlerini netleştirdi: Bu liman artık sadece ticaret yapmıyor, soluduğumuz havayı, içtiğimiz suyu ve yaşadığımız toprağı da yönetiyor.

Derince bu kez yalnız değil.

2024 yerel seçimleriyle göreve gelen Belediye Başkanı Sertif Gökçe, alışıldık suskunlukların dışına çıkan bir tavırla sesini yükseltti. Sadece makamdan değil, halkın içinden konuştu. Ruhsatsız yapıların üzerine gitti, 150 milyon TL’lik ceza kesti. Üstelik bu sadece bir başlangıçtı. Belediye ekiplerinin içeri alınmadığı liman sahasına karşı hukuk mücadeleleri başlatıldı.

Safiport masum mu?

Kocaeli Derince Limanı'ndaki Safiport faaliyetleri, sadece sanayi değil, aynı zamanda halk sağlığı açısından da alarm veriyor. Özellikle son yıllarda artan dolgu çalışmaları, kimyasal taşımacılık ve denetimsiz yapılaşma, bölge halkının yaşam kalitesini doğrudan etkiliyor. İşte Safiport’un çevreye ve insan sağlığına verdiği en ciddi zararlar:

Hava Kirliliği ve Kimyasal Sızıntılar

2023 yılında yaşanan alüminyum fosfit yangını, liman sahasından yükselen kimyasal gazların Derince'nin üzerine çökmesine neden oldu. Bu olay, sadece bir yangın değil; halk sağlığına karşı açık bir tehdit olarak değerlendirildi.

Deniz Dolgusu ve Ekolojik Tahribat

Safiport, Körfez kıyısında genişleme amacıyla denizi doldurarak ekosistemi geri dönülmez şekilde tahrip ediyor. Bu dolgu çalışmaları deniz canlılarının yaşam alanlarını yok ederken, aynı zamanda kıyı erozyonunu artırıyor ve balıkçılığı olumsuz etkiliyor.

 İçme Suyu Kaynaklarına Yönelik Risk

Liman faaliyetlerinde taşınan tehlikeli kimyasalların yeraltı su kaynaklarına sızma riski ciddi bir sorun. Dolgu alanları ve geçirimsiz zeminler, yağışla birlikte zehirli maddelerin toprağa karışmasına neden olabiliyor. Bu durum, Derince ve çevresindeki içme suyu güvenliğini tehdit ediyor.

Ruhsatsız Yapılar ve Denetim Sorunu

Belediye tarafından açığa çıkarılan ruhsatsız yapılaşmalar, hem hukuku hem de kamusal düzeni ihlal ediyor. Safiport’un bu faaliyetleri, adeta devlet içinde ayrıcalıklı bir alan yaratma girişimi olarak değerlendiriliyor.

Bugün Safiport’un gölgesi altında kalan bu ilçe, yarın belki başka bir şirketin tehdidiyle karşılaşacak. Ama önemli olan şu: Artık halk yalnız değil. Derince uyanık. Başkan uyanık. Ve doğa, nihayet sesi duyulan bir taraf. Çünkü yaşanabilir bir gelecek için, önce şehirlerin nefesini korumalıyız.

Gözden Kaçmayan Haritalar: İmar Planı, Kim İçin Vardı?

Safiport, 2013 yılında Özelleştirme İdaresi’nden aldığı Derince Limanı’nı büyütmeye başladı. Ancak bu büyüme, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın plan değişiklikleriyle desteklenmesine rağmen, Derince Belediyesi’nin onayı olmadan gerçekleşti.

Yerel planlama ilkesi ne der? “Kentsel alanlarda yapılacak her yapı, belediye ruhsatına tabiidir.”
Peki Safiport ne yaptı? Ruhsat almadı.
Üstelik dolgu alanlarıyla denizi işgal etti, kıyı kenar çizgisiyle oynadı. Sanki liman, artık şehirden bağımsız bir “özerk bölge”.

ÇED Gölgesinde Muğlaklıklar ve Siyasi İlişkiler

Safiport’un genişleme sürecinde dikkat çeken bir diğer başlık da Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçleri. Şirketin bazı projelerinde “ÇED gerekli değildir” kararı verilmiş, ancak bölgedeki faaliyetlerin niteliği bu kararı sorgulatır hale gelmiştir. Özellikle tehlikeli kimyasalların taşındığı ve depolandığı bir liman alanında, kapsamlı bir ÇED raporu olmaksızın yürütülen genişleme projeleri, hem hukuki hem de etik sorunlar doğurmaktadır.

Dahası, liman faaliyetlerinin Bakanlık düzeyinde adeta “görmezden gelinmesi”, kamuoyunda siyasi ilişkilerle sağlanan bir koruma zırhı olduğu yönünde endişeleri arttırıyor.

Vatandaş Anlatıyor: “Körfez Değil, Zehir Soluyoruz”

Ayşe teyze 30 yıldır Derince Sahili’ne yakın bir sokakta oturuyor. “Eskiden sabahları denizin kokusu gelirdi, şimdi duman… Kızım, pencereyi açmaya korkuyorum. Torunum geliyor bazen, gece öksürüyor. Hastaneye gittik, astım başlangıcı dediler.”

Mehmet Ali beyi işe giderken yakaladım. Limana yakın bir okulda öğretmen. Çocukların arasında “burnuma kötü koku geliyor, başım dönüyor” diyen olduğunu anlatıyor. Gençler ise daha öfkeli. GTÜ’de öğrenci olduğunu söyleyen bir genç “Yaşadığımız toprağı, içtiğimiz suyu zehirliyorlar” diyor.

Bu tanıklıklar bir istatistik değil; bu kentin nabzı.
Ve bu nabız, artık alarm veriyor. Safiport’un yarattığı tahribat sadece fiziksel değil. Derince’nin hukuku, sağlığı ve aidiyeti tehdit altında.

Trafik, Gürültü ve Yaşam Kalitesi

Safiport’un yarattığı tek kriz çevreyle sınırlı değil. Liman bölgesindeki ağır tonajlı araç trafiği, Derince’nin iç mahallelerinde günlük hayatı felç ediyor. Özellikle sabah ve akşam saatlerinde, limana giriş-çıkış yapan tırlar yüzünden oluşan yoğunluk, okullara ve hastanelere ulaşımı zorlaştırıyor, yayalar için ciddi bir güvenlik riski oluşturuyor.

Üstelik bu trafik, sadece fiziksel değil, aynı zamanda akustik kirlilik yaratıyor. Gürültü seviyesi artıyor, insanlar artık pencere açamaz hale geliyor. Derince halkı, yatırım ve kalkınma adı altında yaşam alanlarının daraldığını düşünüyor.

Derince sıkıştığı yerden kurtulmalı, yaşam alanına tekrar kavuşmalı.

 

“Kötümser mi iyimser mi?”: Deprem uzmanlarını dizilere çevirdik

Şimdi de yeni bir cephe açıldı. Deprem oldu ya…
Bu sefer “iyimser” deprem uzmanları ile “kötümser” deprem uzmanları kapıştırılıyor.

Bir yanda “daha büyük bir şey beklemiyorum” diyenler,
Diğer yanda “bu daha fragmandı” diyenler.

Peki biz ne yapıyoruz?
Bu tartışmanın ortasında bir taraf seçiyoruz. “Bak bu hocayı seviyorum, diğerini sevmem” diyoruz. Sanki bilim yorum değil de magazinmiş gibi.
Halkı uyandırmakla görevli bilim insanları linç ediliyor.

Çünkü sistem, halkı bilgiden değil, kutuplaşmadan besliyor.
Çünkü bu ülkede gerçeği söyleyen değil, iyi hissettiren alkışlanıyor.

Oysa deprem kimseye iyi hissettirmez.
Ne iyimseri, ne kötümseri… Depremin kendisi kötüdür.
Ve biz hâlâ sorunun özüne inmiyoruz: Şehirler hazır mı? İnsanlar güvende mi?

Okuyucu Yorumundan:

"Nefes bile alamıyoruz. Bingo Hayat Kimya’dan havaya bırakılan deterjan kokusu bile yeterli hava kirliliğine, saymakla bitmez bir an önce taşınmak istiyorum buralardan."

Gelecek hafta Başiskele'ye döneceğiz gibi...

 

 

YORUMLAR
  • Toplam 1 yorum
Murat Tolunay 10:35 - 26 Nisan 2025

Yazımızın detayına uyarıcı soruları umarım ciddiye alırlar.Deprem şakaya gelmez.İyi günler

0 Beğenmedim

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazarın tüm yazıları
KOTO
emel durak masaüstü
lunapark
miğfer güvenlik
efe vinç
Başiskele
gölcük bel
kaan uçar masaüstü
bemove beyza erenkaya masaüstü
noıx masaustu
nutat masaüstü
X